MİLAS
Karia’nin ilk başkenti olan Milas, görkemli tarihine tanıklık eden önemli
anıtlarla doludur. Melasa isminin sonundaki « asa » eki bunun bir Anadolu
kökenli isim olduğunu ve tarihinin Dor Kolonileri ve adalardan gelen göçlerden
daha eskiye gittiğini gösterir. 1938 yılında Milas yakınında İsveçliler
tarafından kazılan Gencik tepede Miken kaplarının ele geçmesi bu gerçeği
kanıtlar. MS.2 yüzyılda yaşamış Plutark’a göre Milas adının zikredildiği en
erken tarih, Milaslı Arselis’in Giges’e Lidya tahtını elde etmesi için yardım
ettiği M.Ö. 680 yılıdır. Burada Arselis yine bir Karialı olan Giges’e yardım
eder. M.Ö. 500 yılında ise Pers donanmasındaki komutanlar arasında Milaslı
tiran Oliates, Naksos seferi sırasında zikredilir. İon isyanından sonra Karia’da
ilerliyen Pers ordularının bozguna uğratan Heraklides, tiran Oliates’in
kardeşidir. Bu dönemde Pers yönetimi altına giren Mylasa, Aspendos yakınında
yapılan savaş sonrası kısa bir dönem için Pers boyunduruğundan kurtulur. M.Ö.
450 yılında Attika-Delos birliğine katılan Milas’ın yılda 1 talent ödediği, bu
birlikten 440 yılında ayrıldığı ve tekrar Pers yönetimi altına girdiği
bilinir. Coğrafyacı Strabon, Milas’ın bölgedeki en önemli şehirden biri
olduğunu anlatır. Milas isminin zikredildiği en erken tarihlerden biri, Pers
Yönetimi sırasında bölgeyi yöneten tiran Oliates dönemidir. Milas’ın altın çağı,
özellikle M.Ö. 4.yüzyılda Hysaldomus, Hekatomnos, Maussolos gibi ünlü Pers
Satraplari döneminde olur. Başlangıçta Peçin kalesinde yer alan yerleşme, daha
sonra Milas’a taşındı. Bu yeni şehrin konumu genelde dağ zirvelerinde yer alan
Karia şehirleri için çok olağan dışı idi. Bu savunulması çok güç şehir tepki
görmekte idi. Hatta bir Roma valisinin ilginç siteminin tarihte birçok kez
tekrarlandığına eminiz: “Eğer bu şehri kuran adam korkmadıysa, hiç de mi
utanmadı?”
Milas, Peçin-Sodra dağından çıkarılan beyaz renkli mermeri sayesinde civardaki
bütün antik kentlere mermer sağladı. Bu mermerler kullanılarak şehirde çok
sayıda tapınak inşa edildi. Nükteleri ile ünlü müzisyen Stratonikos şehirde
verdiği bir resitalin açılış bölümünde “ insanlara kulak ver” sözünün
değiştirerek “ tapınaklara kulak ver” şeklinde söyleyerek Milas’daki tapınak
bolluğuna dikkatleri çeker. Milas’ın önemi, Karia başkentinin Halikarnassos’a
taşınmasından sonra da devam etti. Helenistik ve Roma çağında önemini koruyan
Milas, İskender’in ölümünden sonra, önce Mısır Ptolemos, daha sonra ise bölgeyi
kolayca ele geçiren Suriye Kralı Antiochus’un idaresi altına girdi. Milas
bölgedeki diğer şehirlerle karşılıklı antlaşmalar yaparak bölgedeki önemini ve
gücünü artırdı. Euromos, Miletos ve Labranda şehirlerinin sakinleri Milas’in
ünlü üç kavimlerinin bir parçası sayıldı. Romalılar, Suriye Kralı Antiyokus’u
yendiklerinde Karia bölgesinin Rodos’un yönetimine verdiler. Rodos yönetiminden
hoşnut kalmayan Karialılar, Rodos’a karşı bir isyan düzenlediler. Bu kargaşa,
Roma’nın Rodosluların hemen savaşa son verip çekilmeleri gerektiğine karar
vermesi ile sona erdi. Milas, M.Ö. 40 yılında ise, daha önceleri Brütüs ve
Cassius’un generalliğini yapmış Labianus’un komutasındaki Part ve Roma
birlikleri tarafından tahrip edildi. Bu felaketten sonra İmparator Agüstüs’un
yardımını isteyen Milas şehrinin, imparatorun yardımları ile imar edildiğini
o
dönemden kalan kitabelerden anlıyoruz. Milas şehrinin ise buna karşılık olarak
İmparator Agüstüs ve Tanrıça Rome için bir tapınak inşa ettiğini
biliyoruz.
Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan Milas, dini açıdan Stavropolis
(Afrodisias) şehrinin yönetimi altına girer. 14. yüzyılda Menteşe Oğulları
tarafından alınan Milas, 1425 tarihinde ise Osmanlı topraklarına katıldı.
Günümüzde antik Milas’tan çok az sayıda tarihi bina kalmıştır. Strabon’nun
bahsettiği ve savaş zamanlarında bütün bağımsız kabilelerin tapındığı ve onun
adı altında birleştiği en sevilen, saygı gören Zeus’a ithaf edilen üç
tapınaktan fazla bir şey kalmamıştır. Öte yandan, arkeologlar üzerinde bir
elinde mızrak, diğerinde ise çift yüzlü bir balta tutan Zeus’u gösteren bir çok
sikke buldular. Milas'ın adı Karia şehri olan Mylasa'dan geliyor.
Bir zamanlar Antik karia bölgesinin başkenti olan Milas kral Mousolosun
baskent olarak Halikarnası seçmesi ile bu özelligini kaybetmiş ma tarihin bütün
zamanlarında önemini korumuş. Tarihi Halikarnas tarihi ile bir olan Milas 19.
yüzyılda yapılan evleri ve Milas halıları ile ünlüdür.
MİLAS
Tapınak
Korent sitilinde
olan bu tapınak M.Ö.1. yüzyılda inşa edilmiştir. Fazla bir şey
kalmamasına rağmen baslıkların ve tapınağı çeviren duvarın isçiliği
bu bir podyum üzerinde yükselmiş tapınağın tarihlendirilmesine yardim
eder.
Baltalı Kapı
Bu güzel kapı
isminin kemerin üzerine yontulmuş çift ağızlı baltadan alır. Bu kapı
Milas'tan Labranda'ya giden kutsal yolun başlangıcı idi. Şehir duvarlarının
bir parçası olan bu kapı M.Ö. 2.yüzyıla tarihlenir.
Gümüskesen Anıtı
Unlu Maousoleion'un
küçük bir kopyası olan Gümüskesen Anıtı, M.S. 2.yüzyıla tarihledir.
Bir podyum üzerinde yükselen anıtın, sütunlu bir bölümü, onun üzerinde
ise basamaklı bir piramit bulunmakta idi. En tepede ise bir heykel bulunduğu
sanılıyor.
Augustus ve Tanrıça
Roma Tapınağı
Şehrin İmparator
Augustus tarafından yeniden insaa edilmesi şerefine yapılmış bu tapınaktan
bir iz kalmamıştır.
Su Kemerleri
Şehrin doğusunda
yer alan iki katlı su kemerleri Bizans devriden tarihlenirler. Su
kemerlerinin yapımında antik materyallerin kullanıldığı görülür.
Milas Evleri
Cöllüoglu Kervansarayı
Cöllüoglu Kervansarayı 1719 1720 yıllarında
yapılmıştır ve Hisarbaşı mahallesinde yer alır. .
Bu
dikdörtgen seklindeki kervansaray, iki katlıdır.
Firuz Bey Cami
Milas’taki en eski cami 1394 te inşa edilen Firuz Bey Camidir. Bu camide
Milas’in antik yapılarından alınmış ve yeniden kullanılmış birçok yapı malzemesi
dikkatimizi çeker. Ayrıca Menteşeoğulları döneminde inşa edilen üç tane camii
dikkatimizi çeker.
|