[ Home ] [ Up ] [ Bardakcı ] [ Karaada ] [ Gümbet ] [ Konacık ] [ Bitez ] [ Adaboğazı ] [ Ortakent ] [ Bağla ] [ Aspat ] [ Karaincir ] [ Akyarlar ] [ Turgutreis ] [ Gümüşlük ] [ Yalıkavak ] [ Gündoğan ] [ Türkbükü Gölköy ] [ Göltürkbükü Türkbükü ] [ Cennet Koyu ] [ Torba ] [ Mumcular ] [ Kadıkalesi ] [ Yalı Çiftliği ] [ Bargilya ] [ Güvercinlik ] [ Yalıçiflik ] [ Mazı ] [ Hurma Sahili ] [ Karakaya ] [ Akvaryum ] [ Yakaköy ]
| |
“Ortakent-Yalıkavak kavşağından, Yalıkavak yönüne gittiğinizde, 2
km sonra sağa doğru ayrılan yol Yaka köyüne gider. Bu ayrımdan itibaren
200 mt sonra sağda, doğa ile bütünleşmiş bir taş yapı ile karşılaşırsınız.
Otopark girişinin iki yanındaki taştan babalar üzerindeki iki büyük yoğurt
dibeği bu taş yapıya adını verir. Arabanızı park ettikten sonra, arka
plandaki istinat duvarı üzerinde eski Bodrum yerleşkelerinin cepheleriyle
stilize edilmiş şekilleriyle karşılaşırsınız. Ortakentli demirci ustası
Hayati Değirmenci’nin yaptığı iki kanatlı demir kapıyı geçip, iki
kollu bir rampayı çıkarak sanat galerisi katına ulaşırsınız. Galerinin
kemerli ve sütunlu fuayesinde soluklandıktan sonra sağınızdaki iki kanatlı
demir kapı sizi resim heykel galerisinin içine sokacaktır. Kemerlerle beş bölüme
ayrılmış galerinin, 30 m² lik ilk bölümü küçük bir sinema salonudur.
Diğer dört bölüm belli bir etkinlik programıyla desteklenen, resim, heykel
ve fotoğraf sergilerine ayrılmıştır.
Birinci kattan, üst kata doğru devam ediyor ve iki kollu bir rampa ile Dibekli
Han meydanına ulaşıyoruz.
Zemini tamamen yöresel kayraklar ve çakıl taşlarıyla döşeli meydanın
merkezindeki yaşlı pirnar ağacının etrafı, doğal kayalar, eski yağ taşları
ve bulgur dibeklerinin etrafında rengarenk mevsim çiçekleriyle düzenlenmiş.
Meydandaki üç adet eski, taş işlemeli kuyu ağzı altlarından su galerileri
geçirilerek birbirine bağlanmış ve meydanın yağmur suyuna karşı drenaj
sağlanmış.
Meydana bakan, geniş, kiremit çatılı meydan kahvehanesinin yoğurt
dibeklerinden yapılmış masalarından birinin yanındaki koltukta bir süre
dinlenebilirsiniz. Arkanızda bulunan, çim bahçesinin gerisinde bir su
devridaimi ile serinlenirken, iki metre yüksekten suyun aktığı en az 150 yaşındaki,
canavar motifli çatı çörtenlerine dikkatinizi yoğunlaştırın. Daha da önemlisi,
suların çıktığı ve Van'lı taşduvar ustası Cabbar Zengin'in ördüğü
moloz taşduvar içindeki, yandığında ateşinin aksi, önündeki havuzun
suyuna vuran, Selçuklu desenleriyle taşa oyulmuş o çok eski şömineyi
mutlaka inceleyin. Hatta şömineye ulaşım sağlayan, çimlerin içindeki, değirmen
taşlarını, yağmur rögarlarina taştan yapılan ızgaraları gözünüzden
kaçırmayın.
Meydan gezinize, 30 yıldır bütün Anadoludan topladığımız Osmanlı
objelerini teşhir ettiğimiz “sandık odamız” dan başlıyabilirsiniz.
Demir giriş kapısının etrafındaki taşa oyma sövesini incelemeden içeri
girmeyin.
Sandık odasının yanındaki “Eskici” birimi,
Avrupa’nın Osmanlı'ya yaptığı cam, metal ve ahşap objeleri görüp satın
alabileceğiniz bir mekandır. Bu yapıya da girerken, en az 200 yıl önce,
muhtemelen bir Ermeni ustasının, Kayseri civarında taşa oyarak yaptığı
portali ve üzerindeki, aslan motifli, dekupajlı kare taşına dikkat etmeyi
ihmal etmeyin.
Anadolu da halk sanatı günlük kullanım gereçlerinin imalatı yıldan yıla
azalmaktadır. Bunları imal eden ustalar tek tek yokolmakta, yerlerine yeni
ustalar yetişmemekte ve sanat kolları yavaş yavaş ölmektedir.
Örneğin Sivas'taki ağaç oymacısı karı kocanın yaşları çoktan yetmişi
geçmiş ve çırakları da yoktur. Yine Sivas Zara’daki nalın ustası öylesine
yaşlıdır ki senede ancak üç veya dört nalın yapabilmekte, yerine de yetişmiş
kimse bulunmamaktadır. Maraş'ta, küçücük dükkândaki yaşlı iki çarık
ustası birbirlerini seyrederek ve imalatta beş ayrı hayvan derisi kullanarak
ürettikleri çarıkların sayısı yıldan yıla gittikçe azalmakta, Kemalpaşa,
Cumaovası köylerindeki boncuk atölyeleri her yıl tek tek kapanmakta ve Çinde
yapılan plastik boncuklara teslim olmakta... Köylerimizdeki kızlarımız, kadınlarımız,
büyük dokuma fabrikalarına teslim olmuş ve tezgâhlarını birer birer
kapatarak o canım kilimleri, kumaşları ve işlemeleri üretememektedir.
Bu örnekleri öylesine genişletmek mümkün ki. Nedenleri ise tamamen ekonomik
ve pazarlayamama.
Dibekli Han'da, Anadolu'nun bu benzersiz ürünleri toplanıp hem teşhir
edilmekte, hem de sizlere bir alışveriş, üretenlere de bir pazarlama imkânı
sağlanmakta... “İncik boncuk”, “kumaşçı”, “ıvır zıvır”,
“çanak çömlek” birimleri bu amaçla kurulmuş birimler. Ayrıca çok kısa
bir zaman sonra, “bakkal” biriminde Yaka köyünde üretilen tamamen organik,
taze sebze ve meyva ile tarhana, bulgur ve salça gibi gıdalar da kendi
markaları ile paketlenip pazarlanacak.
Bu birimleri eski dikiş makinesi ve eski karyola parçalarından imal edilmiş
tabelalardan takip edebilirsiniz.”
Uzun soluklu bu anlatış geçtiğimiz eylül ayında noktalanmıştı. O günden
bugüne kadar yani Nisan ayının son günlerine kadar daracık yoluyla bir
sanatçı evi, muhtarlık binası, Dibekli Han Sofrası adıyla Anadolu
lezzetlerini konuklarına tattıracak bir restoran ve yine yöresel kumaşlardan
yapılmış giysilerin sergilendiği “Çul Çaput” isimli dükkânlar
hizmete açıldı...
Cenap Tezer, elinde uzun uzun listelerle dünyayı gezerken topladığı
birbirinden güzel müzikleri konuklarına dinletmek için sabırsızlanıyor.
Kış aylarında başlayan film gösterileri yaz aylarında meydandaki büyük
perdeye taşınacak. Sergiler şimdiden planlandı. Etkinlikler sayfamızda
sergilerin programını bulabilirsiniz...
Dibekli Han Sanat Köyü, içinde sanatçıların çalışmaya başlaması ve
etkinliklerin start almasıyla birlikte cıvıl cıvıl günlere kavuşacak.
DİBEKLİ HAN
Mimar Gülay Tezer ve eşi Cenap Tezer tarafından kurulan sanat köyünde,
atölyeler, sergi salonları, el sanatları merkezi, etnografya müzesi, resim
galerisi, kahvehane ve bir eskici bulunuyor.
Bu köyde öncelikle sanatçıyı koruyacak uygulamalar yapacaklarını belirten
Cenap Tezer, "Sanatçının emeğinin ticaret yapanların eline geçmesine
mani olursak, mutlu olacağız. Sanatçıların çalışmalarını
yapabilecekleri 20 adet atölye projelendirildi, bunlardan bir bölümü
tamamlandı. Sanat köyünde sanatçıların ve sanata ilgi duyanların
kalabileceği 14 adet de ev yapacağız" dedi.
![](http://www.turizminsesi.com/images/news/8916.jpg)
Cenap Tezer, sanat köyünde Anadolu'ya ait eserlerin sergilendiğini ifade
ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Köydeki duvarlarda eski taşları
kullandık. Bu taşlar Anadolu'da rahatlıkla bulabileceğiniz taşlar. Ayrıca
köyü gezerken her köşede eski dönemlere ait sanat eserleri bulacaksınız.
Köyde yapılan çalışmalar ise tamamen el işçiliğine dayanıyor. Köyde,
boncukçuların, demircilerin, ressamların, heykeltıraşların çalışmaları
olacak. Belirli aralıklarla göstereceğimiz belgesel gösterimlerde farklı ülkelerin
kültürlerini tanıtacağız."
Mimar Gülay Tezer ise sanat köyünü, el sanatlarını yaşatmak ve Anadolu
kültürünü tanıtmak amacıyla kurduklarını dile getirdi. Köyün tüm bölümlerinin
zamanla tamamlanacağına işaret eden Tezer, "Köyün bir meydanı oluştu.
Bu meydanda, Anadolu'da üretilen eserleri satan dükkanlar var. Üretimlerin
bir kısmı da hanımlar tarafından yapılıyor. Sanat atölyelerini yavaş
yavaş tamamlıyoruz. Köyün sineması ve kahvehanesi kuruldu. Anadolu
yemeklerinin yapıldığı restoranımız var. Köyde tekstil müzesi de
kurulacak" diye konuştu.
| |
Home Up
|